Şirket çalışanlarının bir araya gelerek belirlediği 12 temel değere bağlı kalarak daima iyi insan olmayı ve işini yaparken de bu yörüngeden ayrılmamayı kendine hedef seçmiş insanların yaratığı bir kültürü var Canpa’nın ve bu kültür alışılagelmiş, yıllarca şirket duvarlarında asılı duran, kimsenin okumadığı türden değil. Canpa kültürünün okunacak tek yanı içerisinde sadece yaşanmışlıkların, yani her sene paylaştığımız güzel anlardan biriktirdiğimiz bir sürü hikaye ve anı barındıran kültür kitaplarımız. Ki bu kitapları isteyen herkese göndererek paylaşıyoruz.
Ben ise bir Canpa çalışanı, yani bu kültürün temsilcilerinden sadece biriyim. Aynı zamanda her sene kendi aramızda seçtiğimiz, koskoca 2017 yılının da kültür şampiyonuyum.
Sosyal medyada paylaştığım fotoğraflardan sonra gelen, iyi ama ne oldu da kültür şampiyonu oldun ya da ne işe yarıyor bu kültür şampiyonluğu sorularını siz de soracak olursanız;
Birincisi yıl boyunca bol koşturmacalı ve daima acil olan işlerle uğraşan, genelde asık suratlı olarak görebileceğiniz ben, çalışırken doğru işler ya da doğru dokunuşlar yapmışım ki çalışma arkadaşlarımın büyük çoğunluğu tarafından şampiyon olarak seçilme mutluluğuna ulaşmışım.
İkincisi ise bu şampiyonluğun ödülü olarak, 2018 mart ayının ilk haftası şuana kadar yaşadığım en iyi yaz tatilini yapma imkan sağladı. Hikayenin bu kısmı daha eğlenceli olduğu için size bu kısımdan daha çok bahsedebilirim.Kültür şampiyonunun açıklanma zamanı, her sene yaptığımız yılbaşı partisinde gerçekleşiyor. Geçen sene yılbaşı kutlaması için organize ettiğimiz kostümlü parti de ise sıra bendeydi. Kültür şampiyonuna sorulan soru ‘ en çok yapmak istediğin 3 şey nedir? ‘ oluyor. Benim cevabım ise bir taneydi ve Phuket Adasına gitmeyi istemiştim. İsteğim kabul edildikten sonra zaman ve bütçe olarak uygun koşulları birleştirdik ve biletlerim alındı.
1 hafta sürecek Thailand tatili için bavulumu topladım ve heyecanla yola koyuldum. Ankara-İstanbul uçağını kaçırınca heyecan yerini gerginliğe bıraksa da İstanbul-Doha uçağına bindikten sonra her şey normale dönmüştü. Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından sabah saat 06:00 civarında gülen insanlar ülkesi Thailand’a gelmiştik. İlk kez kıta değiştirecek kadar evden uzağa gitmenin ve gittiğim yerde İngilizce konuşacak çok fazla insan olmayacak olması beni düşündürüyordu. Fakat Phuket’te nereye giderseniz gidin hep yüzü gülen ve size yardımcı olmaya çalışan insanlarla karşılaşıyorsunuz.
İlk gün otele yerleşmek için saat çok erkendi ve rehberimiz kahvaltı yapıp ardından thai masajına gitmemizi önerdi. Kahvaltı yaptıktan sonra masaj için yola koyulduk ve sıramızı beklemeye başladık. Bu sırada rehberimiz, thai masajının alışık olmayanlara sert gelebileceğini ve masaj öncesi doldurulan bilgilendirme formunda özellikle soft masaj seçeneğini istememiz konusunda ısrarla bizi uyardı. Bana masaj yapmak için 45-50 yaşlarında en fazla 40 kilo olan bir kadın geldi ve içimden dedim ki keşke soft masaj seçmeseymişim bu kadın bana ne yapabilir ki. Yaklaşık 2 saat sonra hayatımdaki en uzun fakat rahatlatıcı dayağı yemiş hissine kapılarak şaşkınlık içinde otele gittim. Otele yerleşip biraz dinlendikten sonra yanımda rehber olmadan etrafı gezip keşfetmeye koyuldum.
İkinci günün sabahıyla beraber sıra doğayı keşfedip deniz-kum-güneş üçlüsünü yaşamaya gelmişti. Thailand’ın etrafında onlarca ada var ve bunların bazıları uzun süre önce keşfedilerek filmlere bile konu olmuş durumda. Orada kaldığım süre boyunca gezip görebileceğim her yere gitmeye çalıştım fakat bunun için en az 15 gün gerekiyor. Yine de kısa sürede olabildiğince çok yer görebilmek için Hint Okyanusunun üzerinde oradan oraya gitmekte olan sürat teknelerini tercih etmek gerekiyor. Bahsettiğim bu adalara gittiğimde ise doğa ve onu korumak konusunda Türkler olarak gerçekten kendimizi kandırdığımızı gördüm. Bu kadar doğadan bahsederken hayvanlar alemini atlamak olmaz. Şehrin yakınlarında filler, kaplanlar, yılanlar ve timsahlarla vakit geçirip hatta yakınlaşarak fotoğraflar çekinebileceğiniz çiftlik türü yerler de var. Benim buradaki hatırı sayılır denemem 3 tane büyük kaplanın bulunduğu alana girerek korku sınırlarımı anlamamla son bulsa da hayatımda bir daha asla çekinmeye cesaret etmeyeceğim fotoğraflara sahip oldum.
The Beach filminin çekildiği kumsalı ve denizi ile ünlü adaya giderken, resim çektirip şirketin ortak paylaşım grubuna atarım diye binlerce kilometre yanımda taşıdığım kültür şampiyonu yazılı kurdeleyi kullanmak geldi aklıma. Adanın her yerinde bir sürü fotoğraf çekindim ama hiç eğlenceli görünmüyordu. Bu sırada bir Japon turist grubunu gördüm ve ufak bir mücadelenin ardından bu fotoğraf ve devamında da videosu çıktı ortaya :)
Gündüzler tabi ki deniz-kum-güneş üçlüsü ve adalarda geçse de akşam olduğunda yine turistlere birçok seçenek sunan geniş bir eğlence yelpazesi var Phuket’in. Tüm dünyada duyulmuş birkaç eğlence mekanını gezdikten sonra bir akşamımı sadece Phuket FantaSea Show için ayırdım. Çok büyük bir alan kurulmuş olan tema park içerisinde gerçekleştirilen bu şov için birkaç çeşit bilet (yemekli-yemeksiz veya alan içerisindeki diğer aktivitelerden de faydalanabilmek adına) seçeneği sunuluyor. Bu alan şehirden biraz uzak olsa da içerisinde ihtiyacınız olabilecek çoğu şey mevcut. Mesela Türkiye’deki büyük bir mahalleyi aynı anda doyurabilecek büyüklükte bir restoran alanına ve içerisinde yerel ya da dünya mutfağına ait çok çeşitli yemekler bulunduran açık büfe servis var. Bahse konu olan FantaSea Show ise dünyanın herhangi bir yerinde kolay kolay rastlayamayacağınız, insanlar ve hayvanların ciddi bir koordinasyon içerisinde şovlarını sergilediği, sağlam illüzyonun yer aldığı Thai kültürünü tanıyabilmek için güzel bir fırsat. Benim için tek kötü yanı telefon, kamera vs. kayıt yapabilen hiçbir cihazın salona alınmıyor olmasıydı.
Tatilin son bulmasıyla beraber sabaha karşı tekrar havalanına giderek Türkiye’ye dönüş yolculuğuna başlamıştık. Günde 3-4 saatlik uykularla geçirdiğim 1 haftalık tatilden sonra sanırım Phuket’ten İstanbul’a kadar 13 saat uyuyarak yolculuk yapmış olabilirim.
Hayatımın unutulmaz anları arasında yerini alan bu inanılmaz 1 haftayı yaşamam için bana destek veren tüm Canpa Ailesine ve bana bu imkanı sunan Türkiye’nin En İyi İşvereni Canpa’ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Murat ARMUTCUOĞLU